[td_block_2 category_id=”” limit=”6″ offset=”5″ custom_title=”DON’T MISS” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” header_color=”#4db2ec”]
[td_block_7 limit=”3″ custom_title=”MOST POPULAR” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” sort=”random_posts”]
[td_block_15 category_id=”” limit=”5″ custom_title=”LATEST VIDEOS” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” sort=”random_posts”]
[td_block_4 category_id=”” limit=”2″ custom_title=”TRAVEL GUIDE” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” header_color=”#c7272f” sort=”random_posts”][td_block_4 category_id=”” limit=”2″ custom_title=”PHONES & DEVICES” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” header_color=”#107a56″][td_block_4 category_id=”” limit=”2″ custom_title=”LATEST TRENDS” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” header_color=”#e83e9e” sort=”random_posts”]
[td_block_9 category_id=”” limit=”3″ custom_title=”TECH” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” sort=”random_posts”][td_block_18 category_id=”” limit=”3″ custom_title=”FASHION” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev”][td_block_2 category_id=”” limit=”2″ custom_title=”REVIEWS” td_filter_default_txt=”All”]
[td_block_14 category_id=”” limit=”3″ custom_title=”ENTERTAIMENT” td_filter_default_txt=”All” ajax_pagination=”next_prev” sort=”random_posts”]
En Yeni İçerikler
– Yarar, Hz. Mevlâna’nın 750. Vuslat Yıldönümü Törenleri Hakkında Açıklama Yaptı
Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar, Hz. Mevlâna’nın 750. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arûs), 07-17 Aralık 2022 tarihleri arasında “Vuslat Vakti” mottosu ile gerçekleştirileceğini açıkladı. Yarar, yaptığı basın açıklmasında şu ifadelere yer verdi; “Kültür ve Turizm Bakanlığı, Konya Valiliği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından oluşturulan programa göre Mevlâna Kültür Merkezi Semâ Salonu’nda 7-17 Aralık tarihlerinde her akşam saat 20.00’de, ayrıca ek olarak hafta sonları 9, 10, 16 ve 17 Aralık tarihlerinde saat 14.00’de Semâ Âyin-i Şerîf programları icra edilecektir. Ayrıca 750. Vuslat Yıldönümü münasebetiyle 12 Aralık Salı ve 15 Aralık Cuma günleri Selçuklu Kongre Merkezi Anadolu Oditoryum Salonunda saat 20.00’de irfâni müziğin dünyaca ünlü sanatçısı Alireza Ghorbani tarafından konser verilecektir. Etkinliklerin biletleri www.biletinial.com platformu üzerinden alınabilir. 750. Vuslat Yıldönümü için hazırlanan diğer etkinliklerin detayları ileri bir tarihte yapılacak olan Basın Toplantısında kamuoyuna duyurulacaktır. Konunun kamuoyu ile paylaşımında katkılarınızı bekler işlerinizde kolaylıklar dilerim. Saygılarımla.”
– Olumsuz Hava Şartlarına Dikkat Çekildi
AFAD, 18 Kasım Cumartesi günü Konya’da beklenen olumsuz hava şartlarına karşı tedbirli olunması şeklinde mesaj attı. Meteorolojiye göre Konya’da 18 Kasım Cumartesi günü sağanak yağış ve tam fırtına bekleniyor. İç Anadolu’nun kuzeydoğusunda yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur beklenirken AFAD’dan Konya’da yaşayan halka tedbirli olmaları için uyarı mesajı gönderilerek vatandaşların yaşanacak olumsuzluklara karşı uyarıldı. AFAD attığı mesajda; “Meteorolojiye göre Konya’da yarın sağanak yağış ve tam fırtına bekleniyor. Sel, yıldırım, su baskını, çatı uçması, ulaşımda aksamalara karşı tedbirli olun.” İfadeleri yer aldı. Konya Valiliği Resmi Twitter Hesabında ise, “Meteorolojik Uyarı, Kuvvetli Sağanak Yağışlara Dikkat❗ Ani Sel, Su Baskını, Yıldırım, Ulaşımda Aksamalar, gibi oluşması muhtemel risklere karşı vatandaşlarımızın tedbirli ve dikkatli olması önem arz etmektedir.” Açıklaması ile uyarılması dikkat çekti. 

– Ekim ayında enflasyonda artış görüldü
TÜFE ekimde yüzde 3,43, Yİ-ÜFE yüzde 1,94 arttı. Yıllık enflasyon, tüketici fiyatlarında yüzde 61,36, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 39,39 oldu.
TÜFE’deki (2003=100) değişim 2023 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %3,43, bir önceki yılın Aralık ayına göre %55,00, bir önceki yılın aynı ayına göre %61,36 ve on iki aylık ortalamalara göre %54,26 olarak gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre en az artış gösteren ana grup %25,98 ile konut oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %94,12 ile lokanta ve oteller oldu. Ana harcama grupları itibarıyla 2023 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre en az artış gösteren ana grup %-0,18 ile ulaştırma oldu. Buna karşılık, 2023 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre artışın en yüksek olduğu ana grup ise %13,73 ile giyim ve ayakkabı oldu (ana harcama gruplarına göre endeksler, ağırlıklar ve değişim oranları Ek Tablo-1’dedir). TÜFE ana harcama gruplarına göre aylık değişim oranları (%), Ekim 2023 Endekste kapsanan 143 temel başlıktan (Amaca Göre Bireysel Tüketim Sınıflaması-COICOP 5’li Düzey) 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla, 15 temel başlığın endeksinde düşüş gerçekleşirken, 6 temel başlığın endeksinde değişim olmadı. 122 temel başlığın endeksinde ise artış gerçekleşti. Özel kapsamlı TÜFE göstergesi (B) yıllık %67,61, aylık %3,48 oldu İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki değişim, 2023 yılı Ekim ayında bir önceki aya göre %3,48, bir önceki yılın Aralık ayına göre %60,05, bir önceki yılın aynı ayına göre %67,61 ve on iki aylık ortalamalara göre %57,65 olarak gerçekleşti.– MHP Lideri 100. Yıl Mesajı Yayınladı
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajda; “Hiç kuşku yoktur ki, Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacak, ilelebet yaşayacak ve yaşatılacaktır.” Dedi. Açıklamasında Cumhurun mücadelesi ve müdahalesiyle Cumhuriyet’in doğduğunu belirten MHP Lideri Bahçeli; “Bugün de Cumhurla Cumhuriyet kenetlenmiş, Türk ve Türkiye Yüzyıl’ının yol haritası çizilmiştir.” İfadelerine yer verdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümüne ulaşmanın muazzam kıvancını ve müstesna kıymetini hak edilmiş bir milli gurur ile idrak edildiğine dikkat çeken Bahçeli, konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Aziz Atatürk’ün liderliğinde az zamanda çok büyük işler yapan Milli Mücadele kuşağı, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni tam bir asır evvel cihana ilan ve ilam etmişlerdir. Cumhuriyet’in kuruluşu ve kurumsal içerik kazanması, aynı zamanda egemenliğin asıl ve asli sahibine aracısız geçişin de miladıdır. Geride kalan 100 yılın dikkatle muhasebesi yapıldığında görülecektir ki, Cumhuriyet hem fikir bazında hem de rejim ve idare şekli bakımından maşeri vicdanda kök salmıştır. Nitekim Cumhuriyet ilke ve hedefleriyle, halkın arzu ve amaçlarını taşıma ve temin etme niteliğiyle zorlu eşikleri aşmış, çetin imtihanlardan geçmiş, bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle de gücüne güç eklemiştir. Türk milletinin bağımsızlık onuruna düşkünlüğü tarihi bir gerçektir. Milli Mücadele’de gösterilen kahramanlık ve fedakarlık bu tartışılmaz ve tahrip edilemez milli gerçeğin nişanesidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran milli irade ve şuurun kaynağı tam bağımsızlığa duyulan eşi ve benzeri olmayan tarihsel bağlılıktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, milletimizin vicdan ve ruhunda mahfuz yaşama cevherini görmesini, bunu gün yüzüne çıkarmasını, müteakiben de kurtuluşun ana fikri haline getirmesini bilmiştir. Cumhurun mücadelesi ve müdahalesiyle Cumhuriyet doğmuştur. Bugün de Cumhurla Cumhuriyet kenetlenmiş, Türk ve Türkiye Yüzyıl’ının yol haritası çizilmiştir. Hiç kuşku yoktur ki, Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacak, ilelebet yaşayacak ve yaşatılacaktır. Aziz Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti daha güçlü, daha gelişmiş, daha serpilmiş vaziyette tarihi yolculuğuna devam edecek, önümüzdeki yeni yüzyıla Türkiye’nin mühür vurulacaktır. Hakimiyet milletindir, millet hükümettir, Cumhuriyet yönetimi de demokrasi sistemiyle hür ve müstakil varlığını muhafaza edecektir. Bunun yanı sıra Cumhuriyet, Milli Mücadele’nin taçlanmış, milli gönüllerde taht kurmuş halidir. Meydanlardaki zaferlerimizin ibra ve ifade haysiyetidir. Kısaca söylemek gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin şerefidir. Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyetimizin kuruluşu; umutsuzluk, yoksulluk, yılgınlık içinde ve hareketsiz kalmış millet varlığına olan inancın ve atıl duran bu kudretten nasıl bir mücadele yöntemi ile sonuca ulaşılabileceğinin emsalsiz bir örneğidir. Emperyalizmin musallat olduğu, bununla mündemiç toplu cinayet ve mezalimlere maruz kalan gönül ve kültür coğrafyalarımızda yaşayan mazlum toplumlar için Türk milletinin geçmişteki kahramanlıkları mutlaka ilham kaynağı olmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyet Bayramımızı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıl dönümünü hayranlıkla ve hürmet duygularımla kutluyor, aziz milletimize ve devletimize ebedi saadetler diliyorum. İlk Cumhurbaşkanımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu yolbaşçısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, muhterem silah ve ülkü arkadaşlarını, kurucu kahramanlarımızın her birisini, aziz şehit ve gazilerimizi minnet ve şükran hislerimle anıyor, Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Sonsuz bağlılık, vazgeçilmez yemin, hiç bitmeyecek azimle Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı hayırlı olsun.”
– MHP Lideri Devlet Bahçeli İsrail Vahşetine Dikkat Çekti
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabı X (twitter) üzerinden yayınladığı mesajda; “İsrail-Filistin arasındaki ağırlaşmış sorunun yegâne çözümü, bölgede iki devletli bir yapının acilen ve uluslararası toplumun desteğiyle hayata geçmesidir.” Dedi. ABD Başkanı Biden’in İsrail’i ziyareti ve aleni destek mesajı vermesi ile şiddet ve yıkım operasyonuna taraf olduğunu belirten MHP Lideri Bahçeli paylaşımlarında şu ifadelere yer verdi; “Gazze’de, kahredici ve korkunç bir trajedinin bütün komplikasyonları yaşanırken maalesef dünya sessiz ve seyircidir. Acıya ve kana bulanan Gazze’de faal halde olan bir hastaneye dün İsrail savaş uçaklarının hava saldırısında en az 500 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştır. Vahşet her gün yeni bir boyut kazanmaktadır. Sivil halk katliam ablukasına alınmıştır. Bu sıcak ve sarsıcı ortamda ABD Başkanı Biden’in İsrail’i ziyareti ve aleni destek mesajı vermesi şiddet ve yıkım operasyonuna taraf olması demektir. Aynı zamanda tarihi bir yanlıştır. Biden’ın İsrail’e gitmesi akla iki seçenek getirmiştir: Ya İsrail saldırılarını doğrudan yönetmektedir ya da Siyonist lobiler tarafından yönetilmektedir. İki seçenek de felakete hizmettir. ABD Başkanı şayet İsrail yerine ilk durak olarak Türkiye’ye gelmiş olsaydı, bu tavır ve tercihten Sayın Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde ve iki taraflı eşgüdüm halinde arabuluculuk misyonuna talip olduğu, barış ve çözüm ortamını inşa etmek amacıyla iyi niyetli arayış içinde bulunduğu anlamı çıkardı. Biden’ın sorumsuz ve sağduyudan yoksun politikası uzlaştırıcı ve yatıştırıcı değil, bilakis kışkırtıcı ve karanlık mahiyetlidir. İsrail-Filistin arasındaki ağırlaşmış sorunun yegâne çözümü, bölgede iki devletli bir yapının acilen ve uluslararası toplumun desteğiyle hayata geçmesidir. 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devleti mutlak surette tezahür ve tecelli etmek durumundadır. Akan kanın durması, adaletin ihyası ancak bu sayede mümkündür. Sivil ve masum insanlara yönelik saldırıları nefretle kınıyor, hayatlarını kaybeden Filistinli kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler diliyor, yaralılara şifalar temenni ediyorum. Vahşet bitsin, insanlık birleşsin. Niyaz ederim ki dehşet son bulsun, dualarımız kabul olsun. Çocuklar yaşasın, katiller kahrolsun.”
– Bakan Uraloğlu; “Türksat 6A’da geri Sayım Başladı”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, TÜRKSAT 6A’nın şu ana kadar ki yapılan tüm testlerden başarıyla geçtiğini belirterek, “Yeni uydumuz TÜRKSAT 6A, 2024’te haziran ayı içerisinde fırlatılacak. Türkiye Yüzyılının başlangıcında dünyada söz sahibi olmak için uzayda iz sahibi olma hususunda kararlılıkla çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi. YENİ HABERLEŞME UYDUMUZ TÜRKSAT 6A İLE GÜNEY-DOĞU ASYA GİBİ BÖLGELERE ULAŞACAĞIZ Türkiye’nin uydu serüveni TÜRKSAT 1B ile başlamıştı. Geçen zaman süresince Türkiye, bu alanda büyük mesafeler kat ederek, ilk yerli haberleşme uydusu TÜRKSAT 6A’yı hizmete sunacak. TÜRKSAT 6A haberleşme uydumuz, ülkemizi dünya üzerinde haberleşme uydusu üretebilen ilk 11 ülkeden birisi haline getirecek. FIRLATMAYA 8 AY KALDI Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, TÜRKSAT 6A çalışmalarında gelinen son aşamaya ilişkin değerlendirmede bulundu. Bakan Uraloğlu, TÜRKSAT 6A’nın mart ayı içerisinde yer tesliminin yapılacağını belirterek, “Sonrasında ise uydunun fırlatılmak üzere Space X firması ile yapılan anlaşma gereği fırlatma alanına gönderilerek, haziran ayı içerisinde gerekli fırlatma işlemleri yapılacak” diye konuştu. TEKNİK ÖZELLİKLERİYLE ÖNE ÇIKIYOR TÜRKSAT 6A, tamamlandığında 42 doğu boylamında hizmet verecek ve yer merkezli bir yörüngede, 35 bin 786 kilometre uzaklıkta konumlanacak. 7,5 kW güce sahip yerli ve milli haberleşme uydusu, 20 aktarıcı ile donatılacak. Uydu, Ku bantta hizmet verecek ve önceki uyduların erişmediği Güney-Doğu Asya gibi bölgelere de ulaşım sağlayacak. TÜRKSAT-6A uydusunun montaj, entegrasyon ve testleri, TÜRKSAT, SSB ve TUSAŞ iş birliğiyle yapılıyor. Şu anda; Isıl Yapısal Yeterlilik Modeli, Mühendislik Modeli ve Uçuş Modeli olmak üzere 3 ayrı model üretimi planlanan TÜRKSAT 6A uydu projesinde, Isıl Yapısal ve Mühendislik Modellerinin üretim, entegrasyon ve testleri tamamlandı. Sistem seviyesi ilk fonksiyonel testleri, termal vakum testi, titreşim testi, akustik testi ile elektromanyetik uyumluluk testleri de tamamlanmış durumda.



– Yalçın, ” Mahalli seçimlerde MHP, başından işi sıkı tutmaktadır.”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Genişletilmiş Bölge İstişare Toplantıları”hakkında açıklama yaptı. Yalçın, açıklamasında bir yandan kongre sürecini sona erdirmek için teşkilatlar bazındaki faaliyetlerini sürdürürken, diğer yandan da 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek Mahallî İdareler Genel Seçimlerine çalışmalarına hız verildiğini belirtti. 31 Mart’ta yapılacak mahalli idareleri seçimlerin önemine işaret eden Yalçın, “2024’e Doğru, Diyar Diyar Anadolu”temasıyla bütün yurt sathında yürütülen faaliyetlerimize ilave olarak “Genişletilmiş Bölge İstişare Toplantıları’yapılmasının kararlaştırıldığını söyledi. Milliyetçi Hareket Partisi’nin bütün teşkilatları ve kurumlarıyla seçim hazırlıklarını sürdürdüğünü belirten Yalçın, partisinin yerel Seçimlerde büyük bir zafer kazanmaya odaklandığını, daha başından işi sıkı tuttuğunu söylemesi dikkat çekti. Cumhur İttifakının ortağı MHP’nin siyasi etkisinin devamı açısından her seçim bir öncekinden önemli, her sandık aritmetiği evvelkinden değerli olduğunu belirten Yalçın, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Bölgemizde ve dünyada giderek harareti yükselen çatışma atmosferi ile bitmek bilmeyen ihtilaf ve uyuşmazlıklar, Türkiye’nin bekasını olduğu kadar insanlığın geleceğini de küresel ısınmadan daha çok tehdit etmektedir. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra yeni bir düzen arayışındaki ihtiyar dünyamızda, artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Bölgesel ve küresel dengelerin farklı bir alfabeyle okunması, ayrı bir lisanla dillendirilmesi zorunluluk hâline gelmiştir. En basit tabirle artık dünya değişmiştir. Eski kutuplaşmaların yaşlı aktörleri hâlâ kendilerini yeryüzünün en müessir güçleri olarak addededursun, dünyamız farklı dinamik ve kuvvetlerin tesirlerini icra ettiği yepyeni bir küresel kaosa doğru hızla ilerlemektedir. Bölgesel ve küresel dinamikler geri döndürülemeyecek ölçüde öz ve şekil başkalaşmasına uğramıştır. Yeni bir düzen arayışı karmaşasındaki dünyada; sadece kendi varlığına değil, bölgesine ve yeryüzüne daha adil ve sağlam bir nizam verme iddiasındaki ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye artık sadece bölgesel değil, küresel bir aktördür. Batı dünyasının kurduğu adaletsiz ve sömürgeci düzenler artık köhnemiş, çürümüş ve birer birer yıkılmıştır. Bölgemizi ve dünyayı yeniden beşerî felaha, feraha ve Hak’ça bir nizama kavuşturma yolunda, Türkiye çoktan istikamet almıştır. Türkiye’nin son yıllarda üzerine aldığı dünyaya nizam verme misyonunun önünü kesmek isteyen aktörler şaşkın ama müteyakkız durumdadır. Kafkaslardan Karadeniz’e, Akdeniz’den Kuzey Afrika’ya ve Balkanlardan Arap Yarımadası’na kadar olan geniş coğrafya; her gün dozu artan toplumsal sancılarla yeni sancılı oluşumlara, gelişmelere gebedir. Vekâlet savaşlarının ve çatışmaların temerküz ettiği bölgemiz ve hatta insanlık, kendine yeryüzünü sükûn ve barışa kavuşturacak sağlam bir dayanak, akil bir rehber aramaktadır. Tarih ve kader, Türkiye’nin önüne böylesi devasa bir sorumluluk koymuştur. Türkiye; bir taraftan kendi kalkınmasını tamamlayıp iç sorunlarını çözerken, diğer taraftan da üzerine zamanın yüklediği bu mesuliyetin gereğini ifa için çabalamaktadır. Buna bağlı olarak içeride toplumsal barış ve huzura uzanan bölücü faaliyetlerin kökünün kazınmasına, terörle mücadelenin içeride ve dışarıda kesin ve kalıcı bir başarıyla taçlandırılmasına dönük gayretler artmıştır. Bu çerçevede Cumhur İttifakının hedefi; terörle mücadelenin başarıyla sonlandırılmasına zemin hazırlamak, sözünü ettiğimiz dinamikler doğrultusunda şekillenmekte olan Türkiye Yüzyılını bütün kurum ve kurallarıyla hayata geçirmek ve ülkemizi hak ettiği zirveye taşımaktır. O hâlde Cumhur İttifakının ortağı MHP’nin siyasi müessiriyetinin devamı açısından her seçim bir öncekinden önemli, her sandık aritmetiği evvelkinden değerlidir. 31 Mart 2024’te elde edeceğimiz başarı; hem önceki seçimlerde elde edilen kazanımların tamamlayıcısı olacak, hem de Cumhuriyet’in önümüzdeki yüzyılda da temadisi için verdiğimiz mücadeleyi teşvik edecektir. Kuruluşundan beri kolektif bilinç ve iradenin sevkiyle hareket eden MHP teşkilatları, her seçim döneminde olduğu üzere, bu dönemde de tarihin ve coğrafyanın üzerine yüklediği siyasi misyonu ifa etmenin yüksek sorumluluğu içinde hareket etmektedir. MHP bütün teşkilatları ve kurumlarıyla seçim hazırlıklarını sürdürmektedir. Partimiz, Yerel Seçimlerde büyük bir zafer kazanmaya odaklanmıştır. Tabiri caizse; MHP, daha başından işi sıkı tutmaktadır. MHP’de, 14. Büyük Olağan Kurultay’a hazırlık mahiyetinde gerçekleştirilen ilçe kongrelerinin bitirilmesinin ardından, il kongrelerinin de ekseriyeti tamamlanmış bulunmaktadır. Partimiz; bir yandan kongre sürecini hitama erdirmek için teşkilatlar bazındaki faaliyetlerini sürdürürken, diğer yandan da 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek Mahallî İdareler Genel Seçimleri bağlamındaki çalışmalarına hız vermiştir. Bu çerçevede, “2024’E DOĞRU, DİYAR DİYAR ANADOLU”temasıyla bütün yurt sathında yürütülen faaliyetlerimize ilave olarak GENİŞLETİLMİŞ BÖLGE İSTİŞARE TOPLANTILARI yapılması kararlaştırılmıştır. İlk aşamadaki bölge istişare toplantılarının birincisi; 14 Ekim’de Balıkesir, Yalova, Bilecik, Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar illerinin katılımıyla Bursa’da gerçekleştirilecektir. İkinci bölge istişare toplantısı da 15 Ekim’de Nevşehir, Niğde, Kırşehir, Yozgat, Sivas ve Kahramanmaraş illerinin iştirakiyle Kayseri’de yapılacaktır. Bölge istişare toplantılarına; bölge Milletvekilleri, bölge MYK ve MDK üyeleri; belde, ilçe ve il başkanları; belde, ilçe ve il yönetim kurulu üyeleri, il disiplin kurulu başkan ve üyeleri, ilçe ve il çalışma grupları; belde, ilçe ve il belediye başkanları, il genel ve belediye meclis üyeleri katılacaktır. Bölge istişare toplantıları vesilesiyle; partimizin Yerel Seçimlere hazırlık çalışmalarının yanı sıra Türkiye, bölge ve dünya gündeminde yer alan önemli hususlar bütün yönleriyle değerlendirilecektir. Genişletilmiş bölge istişare toplantıları; teşkilatlarımızın çalışma temposunu yükseltmeyi, ülke ve dünya gündemini yakından takip edip millî şuuru uyanık tutmayı hedeflemektedir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
– Altun, Terör Destekçisi Ülkeleri Uyardı
İletişim Başkanı Altun: “Kararlılığımızı test etmeye cüret edenler, geçmişte hakkından geldiklerimizle aynı kaderi paylaşacaklar” Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabından İngilizce yaptığı paylaşımda, “İster Kuzey Irak’ta, ister Suriye’nin kuzeyinde, isterse de başka bir yerde olsun, terörün kökünü kurutacağız.” ifadelerini kullandı. Ankara’da gerçekleşen alçak terör saldırısının amacına ulaşamadığını aktaran İletişim Başkanı Altun, “Bu saldırı, yurt içinde ve dışında teröre karşı verdiğimiz mücadelenin terör örgütlerini ne türden umutsuz çabalara ittiğinin bir işaretidir.” değerlendirmesinde bulundu. Nerede ortaya çıkarsa çıksın terörle mücadeleyi sürdüreceklerini vurgulayan İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti: “İster Kuzey Irak’ta, ister Suriye’nin kuzeyinde, isterse de başka bir yerde olsun, terörün kökünü kurutacağız. Tehditlere boyun eğmeyeceğiz ve güvenliğimizden ödün vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık ifade ettiği gibi, bir gece ansızın terör örgütlerinin kapısını çalabiliriz. Kararlılığımızı test etmeye cüret edenler, geçmişte hakkından geldiklerimizle aynı kaderi paylaşacaklar. Nereye saklanırlarsa saklansınlar, terör örgütlerinin peşlerini bırakmayacağımıza söz veriyoruz. Müttefiklerimizden ve ortaklarımızdan talep ve beklentimiz; PKK ve bölgedeki uzantılarının gerçek yüzlerini görmeleri ve desteklerine son vermeleridir. Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da hep söylediği gibi, iyi terörist diye bir şey yoktur. Bir terör grubu aracılığı ile diğer bir terör grubuyla mücadele edemezsiniz. Müttefiklerimiz için terörle mücadelenin en iyi yolu Türkiye ile yakın koordinasyon ve işbirliğinden geçmektedir.” Türkiye’nin bu coğrafyada terörden çok çektiğini ve çok şey öğrendiğini ifade eden İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti: “Stratejik nedenlerle bu örgütlere yardım ve yataklık etmek tam anlamıyla muazzam bir ahmaklıktır. Ankara’daki terör saldırısını bir kez daha en güçlü şekilde kınıyor ve yaralı kahramanlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Terör örgütlerine mesajımız net; sizi adalete teslim edene kadar durmayacağız. Müttefiklerimize sesleniyoruz, terör örgütlerini destekleme yönündeki yanlış politikanıza son verin.”
– MHP Lideri, “Milliyetçi Hareket Partisi Türk Milletiyle Yek Vücuttur.”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli 28. Dönem ikinci yasama yılının 5. Grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk harcı Türkiye Büyük Millet Meclisinde karılmıştır.” Dedi. Konuşmasına yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyerek başlayan Bahçeli, Türkiye Cumhuriyetinin geçmişten bu güne birçok sıkıntılar yaşadığını belirterek, “Türk vatanı kıyamete kadar helali hakkımızdır, namusumuza emanettir, üstünde hain ve hasmane emeller asla barınamayacaktır.” Sözleri dikkat çekti. Ülkemizi ilgilendiren birçok konuda önemli açıklamalar yapan MHP lideri Devlet Bahçeli konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Değerli Milletvekili Arkadaşlarım, Saygıdeğer Misafirler, Basınımızın Değerli Temsilcileri, Bu kutlu çatı altında yeni bir yasama yılına yüreklerimizin toplu vuruşuyla, ilkeli siyasetimizin onurlu duruşuyla girmiş bulunuyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28’inci Yasama Dönemi 2’inci Yasama Yılının ilk grup toplantısına başlarken hepinizi en kalbi duygularımla, hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Toplantımızı yurt içinden ve yurt dışından, televizyon ekranları, sosyal medya platformları, radyo kanalları vasıtasıyla takip eden tüm vatandaşlarımıza, gönül ve kültür coğrafyalarımızda varlık mücadelesi veren tüm kardeşlerimize selam ediyor, bilvesile şükranlarımı sunuyorum. 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren başlayan yeni yasama yılının aziz milletimize, siyasi partilerimize, demokrasimize ve siz değerli milletvekili arkadaşlarıma hayırlı uğurlu olmasını Allah’tan niyaz ediyor, bilhassa hepinize başarılar diliyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, Milli Mücadele kahramanlarına, ebediyete irtihal etmiş bütün milletvekillerine, elleri öpülesi muhterem ceddimize ve aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Meclisimiz büyük Türk milletinin göz bebeği, iradesinin tecelli mekânıdır. Medeniyet ve mehabet timsali Gazi Meclisimizi kim yok sayıyorsa, adını anarken kim şüpheye düşüyorsa, taşıdığı muazzez unvana kimler şaşı bakıyorsa bir karanlık, bir kuraklık, bir çoraklık içindedir. Zihinlerine yer etmiş peşin hükümlerin esiri olanların, kalplerine çöreklenmiş meşum niyetlerin tesiri altında kalanların ne Cumhuriyetimizi anlamaları, ne de Meclisi’mizi saygıyla anmaları mümkündür. Cumhuriyet’in kuruluş temeli Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk harcı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde karılmıştır. Kapanan Osmanlı Mebusan Meclisi ile açılan Büyük Millet Meclisi arasında organik devamlılık kati surette vardır ve asıldır. Kurtuluş Savaşı’nın sevk ve idaresi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin adanmış ve anıtlaşmış iradesiyle sağlanmıştır. Türk milleti, önce Meclis açıp sonra da yeni bir devlet kurmayı başaran dünya üzerinde nadir milletlerden birisidir. Tarihi vesikalarla sabit ve varittir ki, 23 Nisan 1920’de Türk vatanında yaklaşık 250 bin kişiden mürekkep düşman ordusu konuşlanmıştı. 29 Ekim 1923’e geldiğimizde bu istilacılardan kayıtsız şartsız hiçbirisi kalmadı, kalamadı. Müstevli hayalleri, muhasım hesaplar, müşrik planlar, mütehakkim arzular, müfsit akınlar şehit kanlarıyla sulanmış mukaddes vatan topraklarına aşama aşama gömüldü. Türk milleti zulüm karşısında tek ses, tek nefes olmasını bildi. Aziz Atatürk o buhranlı yılları şu ibret verici sözlerle özetlemişti: “Ben Erzurum’dan İzmir’e sağ elimde tabanca, sol elimde idam sehpası öyle geldim.” Gerçekten de şafağı sökmeyen nice geceye, felaketlerin birbirini kovaladığı nice senelere imanın kuvvetiyle göğüs gerilmişti. Damat Ferit tarafından Maarif Nazırı yapılan Rumbeyoğlu Fahreddin, göreve gelir gelmez okul kitaplarından Türk’ü çıkarıp Türk demeyi yasaklasa da, Türklüğün kudreti gökkubeyi bu alçakların başına yıkmıştı. İçimiz ve dışımız habis bir ur gibi sarılmıştı. Vatanımız kundaklanmış, milletimiz kuşatılmıştı. İşbirlikçiler köşe başlarını tutmuş, yedi düvel milli varlığımıza şiddet ve nefret saçarak musallat olmuştu. Sevr Antlaşmasıyla, bugünkü Türkiye’nin yaklaşık dörtte birine sıkıştırılmış, bağımsız bir devlete özgü pek çok yetkisi ya kısıtlanmış ya kaldırılmış, vatan topraklarının altı da, üstü de yağmalanmış, kolu kanadı budanmış, milli bir ordudan yoksun, sürekli baskı ve dayatmaya muhatap kalacak, üstelik egemen bir devletten başka her şeye benzeyen sömürgeleşmiş sözde bir ülke milletimize reva görülmüştü. Anadolu coğrafyasının büyük bir bölümü nüfuz bölgeleri olarak düşman unsurları arasında paylaşılmıştı. Hamd olsun, Türk milleti bu zilleti reddetti, bu rezalete kanıyla, canıyla meydan okudu. Ümitlerin tükenişe geçtiği, her şeyin bitti zannedildiği, varoluş azminin süngü düşürdüğü en kaygan, en karışık, en kritik dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi devreye girerek milli şeref ve haysiyeti omuzladı ve tam bağımsızlık hedefiyle onurlandırdı. Küresel emperyalizmin içimize sızan veya sızdırılan maşalarının bu tarih gerçeğini ifade haysiyeti göstermeleri bir yana, ikrar etmeleri dahi boş bir hayal, boşuna bir beklentidir. Çünkü teslimiyetçilik bunların fıtratıdır. Çünkü manda, himaye ve vesayet özlemi bunların umudu, geçim kapısıdır. Özellikle hatırlatırım ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık mazisi aynı zamanda Meclis’imizin kalıcı ve kavrayıcı demokratik niteliğinin zamanlar üstü çağrısıdır. Bu çağrı, ikamesi ve ihlali olmayan istiklal çağrısıdır. Bu çağrı, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin itibarlı çağrısıdır. Bu çağrı, milli birlik ve kardeşliğin, huzur ve güvenliğin, barış ve istikrarın itidalli ve iddialı çağrısıdır. Bu çağrı, Türk milletinin kahramanlıkla perçinlenmiş var oluş çağrısıdır. Gazi Meclis’in bu yasama yılında tarihi bir dönüm noktasına milletimizle beraber şahit olacağız. Milli bir gururu 85 milyon Türk vatandaşıyla ortaklaşa paylaşacağız. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yıldönümünü 26 gün sonra müftehir ve mütehassis bir ruhla idrak edip kutlayacağız. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller eliyle yüz yıllık bir geçmişi kucaklayan, bunun da fevkinde önümüzdeki yeni yüzyıla mühür vurmaya şevkle hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti medarı iftiharımızdır, bilahare bu hakikati dosta da, düşmana da kararlılıkla göstereceğiz. Elbette Türkiye bizim yeryüzü cennetimizdir. Egemenliğin yegâne sahibi Türk milleti ilelebet cevheri aslimizdir. Türk vatanı kıyamete kadar helali hakkımızdır, namusumuza emanettir, üstünde hain ve hasmane emeller asla barınamayacaktır. Mütareke yıllarında, Refik Halid Karay, Aydede Dergisi’nde şöyle yazmıştı: “Anadolu’da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler filan, sanki bir şey yapabilecekler! Hangi kuvvetin var, bu nasıl hayal kuzum Mustafa Kemal, sen deli misin?” Kuşkusuz Gazi Mustafa Kemal deli değil, Türk milletinin şerefli bir evladı, Milli Mücadele’nin de lideriydi. Şu hususu da söylemek isterim ki, bizim delimizde vardır, velimizde vardır. O deliler vatana meftundur, millete meftundur, bayrağa meftundur, bağımsızlığa meftundur, Türk’ün mefkûresine istikamet çizen feragat simgesi isimli isimsiz pek çok kahramandan ibarettir. En delimiz bile satılmış kalemlerden çok daha akıllı, çok daha zeki, çok daha adam oğlu adamdır. Bunu özümsemek için gazyağı yokken lambada haşhaş yağı kullanan, mürekkep bulunmazken soba borularında biriken kurumları bezir yağıyla karıştırıp boya haline getiren ve sararmış kağıtlara içini döken, kağnıların üzerinde bağımsızlık hedeflerini taşıyan bir millete mensubiyet duymak lazımdır. Bunu özümsemek için muhtaç olduğumuz kudretin alameti farikası olan damarlarda akan kana layık olmak esastır. Bu itibarla “Devlet ve Milletiyle, Her Şeyden Önce Türkiye” irademizi her şart ve durumda titizlikle muhafaza edeceğiz. Fitne ne kadar yaygın ve yoğun olsa da, zulmün fermanı nasıl ve nereye kadar okunsa da, fedakârlıkla bezenmiş faziletli gönüllerin dua ve desteğiyle karşımıza dikilen her müşkülü aşacağız, her mihneti yeneceğiz. Diri umutlarla önümüze bakacağız, aynı safta, aynı ülkülerle ufkun ötesine odaklanacağız. Dava ve siyaset mücadelemizi ülke ve millet sevdasıyla yapmayı sürdüreceğiz. Vatani ve vicdani görevlerimizi inancımızın gücüyle, ihlaslı yüreklerimizin ikmaliyle bihakkın yerine getirdik, buna da heyecanla devam edeceğiz. Merhum şairimiz Akif’in vecd ile kaleme aldığı İstiklal Marşı’ndan esinlenerek diyorum ki; Ezelden beridir hür yaşadık, yine hür yaşayacağımız bir tarih hükmüdür. Hangi çılgın bize zincir vuracakmış, alayının aklına şaşarız. Kükremiş sel oluruz, küme küme biriken yel oluruz, bendimizi çiğner de aşarız. Dikilse de dağlar karşımıza yıkarız, olmadı yırtarız, olmadı parçalarız, hiçbir engine sığmayıp taşmasını da Allah’ın izniyle başarırız. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletiyle yek vücuttur. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’ye hizmetle memur ve mükelleftir. Cumhur İttifakı, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek yüzü, yeni yüzyılın, yeni bir diriliş ve yükseliş gayesinin mihmandarı ve mimarbaşıdır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin geride kalan yaklaşık beş uygulama döneminde, Cumhur İttifakı olarak kronik sorunlara neşter vurduk. Çözümsüz gibi duran tüm sorunları çözmeyi başardık. Cumhur İttifakı’nın umut olduğunu gösterdik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin muktedir ve muteber kazanımlarıyla ülkemizin önünü açtık, gücüne güç kattık. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı güçlü ise vatandaşımızın karnı tok, başı dik, alnı açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı güçlü olduğu müddetçe demokrasi güvence altındadır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı var olduğu sürece “Lider Ülke Türkiye” hedefi, “Türk ve Türkiye Yüzyılı” vizyonu Allah’ın izniyle gerçekleşecektir. Türkiye’nin temel ve öncelikli meselelerinin köklü çözümlerle buluşturulması hususunda bundan sonra da her çabayı gösterecek, her çalışmayı yapacak yine Cumhur İttifakı olacak ve mutlaka da muvaffak olacaktır. Türkiye’nin ne geçmişinde ne de geleceğinde zillete yer yoktur, geçit yoktur, geçiş yoktur. Koltuk ve çıkar kavgalarıyla siyasi ahlak kaybının dibini boylayanlarda zaten umut yoktur. Terör örgütleriyle can ciğer kuzu sarması olanlara kanacak bir Allah’ın kulu da artık kalmamıştır. Değerli Arkadaşlarım, Dün ne söylemişsek, bugün arkasındayız, aynı görüşteyiz, aynı kanaatteyiz. Akşam başka, sabah bambaşka olanlar gibi gevşek ve güvenilmez bir mizaca hiç sahip olmadık. Siyaseti dürüst, düzgün, dengeli, sorumlu ve mert bir şekilde yapmanın arayış ve amacından hiçbir zaman sapma göstermedik. Bizi bilenler bilir, tanıyanlar tanır, gerisi lafügüzaftır. Ağzımızdan çıkan her söz karar ve mücadele süreçlerinde bağlayıcıdır, bunun yanı sıra siyasi ahlakımızın teminatı altındadır, nihayet yabana atılmayacaktır. Tutarlılık bizim için vazgeçilmez bir davranış kalıbıdır. İkinci el inançlara, ayağa düşmüş ezberlere, yıkıcı düşüncelere, hayatın gerçeklerine aykırı negatif duygulara, katlı otoparka dönen önyargılara itibar etmemiz takdir edersiniz ki söz konusu değildir. Devletin muzaffer, vatanın mamur, milletin de müreffeh olması siyasetimizin ana çerçevesidir. Dünyayı Türkçe okuma gayemiz, başkent Ankara vizyonuyla küresel ve bölgesel hadiseleri takip ve yorumlama gayretimiz bilinen bir gerçektir. Bugünkü beşeriyet mizanında, dünyanın bir köşesinde tezahür eden sorunlar bir başka köşesinde gecikmeden yankı bulmaktadır. Fakat sorunların yayılmasındaki çarpıcı hız ve gelişme, aynı oran ve derecede refah ve zenginliğin, insani değer ve mirasın hakkaniyetli dağılımına yansımamaktadır. Bu adaletsiz ve eşitsiz uluslararası sistem mekaniğinin sürdürülebilirliğini düşünmek, geleceği inşa etme kabiliyeti olacağını beklemek akıl dışılıktır. Dünyada yaklaşık 800 milyon aç varken, buna karşılık obeziteden kurtulmak için astronomik paraların harcanıyor olması vahim bir çarpıklığın tehlike sınırlarını çoktan geçtiğine işaret etmektedir. Nesli tükenen kara ve deniz canlılarına gösterilen merhamet temelli alaka ve hassasiyetin onda biri mazlumlardan esirgenmektedir. Sefa sürenlerle sefalet içinde çırpınanların dünyanın adeta iki yarım küresi gibi temerküz etmesi hazin ve düşündürücü bir tablonun gittikçe derinleştiğini açıkça göstermektedir. Terör saldırıları, etnik ve mezhep odaklı çatışmalar, hatta bölgesel savaşlar insan hayatının ne kadar ucuzladığının, metalaştığının bir belirtisi olarak yorumlanmalıdır. Esasen insanlık huzursuzluğun pençesinde, bencilliğin yörüngesinde, öldürücü hakimiyet mücadelelerinin hedefinde, gemisini kurtaran kaptan mantığının çekim merkezindedir. Böylesi bir dünyada insan hakları, insanlık onuru, uluslararası hukuk umuru, demokrasi ve özgürlük ruhu yalnızca göz boyamaya, günü kurtarmaya yarayan hamaset düzenekleridir. Beşeriyet kusursuz bir fırtınaya yakalandığından sığınacak ya bir liman ya da güvenli bir sahil aramaktadır. Bu haklı arayışın maalesef bugüne kadar beyhude olduğu damıtılmış tecrübelerle anlaşılmaktadır. Mevcut dünyanın hal-i pürmelali dağınık ve perişan vaziyette olsa da, Türkiye içine kapanamaz, gelişmelerden kendini soyutlayamaz, çevresine ve jeopolitik menziline sırtını dönemez. Bizim nihai hedefimiz bellidir, o da İ’la-yi Kelimetullah’tır. And olsun yolumuzdan dönmeyeceğiz, ülkümüzden vazgeçmeyeceğiz, tarihi hedeflerimizden ayrılmayacağız, Kızılelma seferberliğinden ödün vermeyeceğiz. Korkaklar direndi diye, korkuluklar dikildi diye, karamsarlar dayattı diye hakkımızı yedirmeyeceğiz, halkımızı ezdirmeyeceğiz, hürriyetimizi ve hür ülkemizi hiçbir alçağa çiğnettirmeyeceğiz. Azim varsa yenilgi yoktur. Ahlak varsa yıkım olmayacaktır. Daima arayacağız, bir düşünürün dediği gibi, bugün bakır buluyorsak, yarın bakır ararken mutlaka altına ulaşır ve ulaşacağız. Ne diyor Hz.Mevlana: “Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil! Ne zaman bilmem! Yeter ki o kapıda durmayı bil.” Keskin bıçak olmak için çok çekiç darbesi yemek gerekiyorsa, feda olsun, değil çekiç balyoza bile razıyız. Yeni bir dünya kurulur veya kurulmaz, onu bilemem; ancak tarihiyle, kültürüyle, egemen devletiyle, hükümranlık haklarıyla, hukuk ve haysiyet ölçüleriyle artık sesini yükselten, sözünü dinleten, itirazını seslendiren, böyle gelse de, bu şekilde gitmez diyen güçlü bir Türkiye yerkürede kristalize olmuştur. Türkiye’mizin karşısına barikat dikmek, önüne hendek kazmak, ilerleyişini sekteye uğratmak için el birliği yapanlar, emel birlikteliği içinde olanlar balmumumdan kanat takıp güneşe doğru uçmaya kalkışan zeka özürlü muhterislerdir. Bu kifayetsiz güruh kaybetmeye hem müstahak hem de mahkûmdur. Bunlarla da kıyasıya mücadele bizim için adeta düğün bayramdır. TBMM’nin yeni yasama yılının başlaması münasebetiyle bundan sonraki siyasi gündem ve etaplarla ilgili ana başlıklar halinde stratejik değerlendirmeler yapmak adımlarımızın daha sağlam atılmasına destek verecektir. Parti olarak belirlediğimiz yol haritasını milletimizle ve siyasi muhataplarımızla paylaşmayı, bu suretle önümüze projeksiyon tutmayı samimiyetle hedefliyoruz. Gerek iç siyasi gündemi, gerekse de dış gelişmeleri bir bütünlük içinde ele alıp görüş ve düşüncelerimizi tarihe not olarak düşmeyi istiyoruz. Değerli Milletvekilleri, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan seçimler kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisi teşekkül etmiş, Cumhur İttifakı da çoğunluğu kazanmıştır. 28 Mayıs 2023 tarihinde tekrarlanan Cumhurbaşkanlığı seçiminde milletimiz sağlam iradeyi ve istikrarlı gelişmeyi desteklemiş, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerini sahiplenerek Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yeniden devletin başı olarak görevlendirmiştir. Böylelikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci beş yıllık dönemine de kazasız belasız, üstelik hürmet duyulacak demokratik olgunlukla geçilmiştir. Söz de, karar da Türk milletinindir. Bunalımdan bunalıma sürüklenen ve akıl tutulması yaşayan CHP Genel Başkanı’nın, “Bu iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur” açıklaması evvelemirde aziz milletimize hakaret ve husumet beyanıdır. Parti içi çalkantılardan dolayı şok geçiren Kılıçdaroğlu’nun milletimizin takdir ve seçimine tahammülsüzlük göstermesi faşist dürtülerin sonucudur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı seçen Türk milletidir. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ni kuran Türk milletidir. Güvenoyunu doğrudan ve aracısız kullanan Türk milletidir. Peki bunun neresinde ahlaki ve siyasi boşluk ya da meşruiyet sorunu vardır? Demokrasiyi demagojiye çeviren ve klasik despotların tavrı neyse aynısını sergileyen Kılıçdaroğlu için siyasi ve ahlaki meşruiyetin kaynağı nedir? ABD ve İngiltere’de FETÖ’cülerle masa kurup ittifak protokolü hazırlamak mı meşruiyettir? PKK’ya, HDP, yani Yeşil Sol Parti’ye melun sözler vermek suretiyle aynı hıyanet çatısı altında buluşmak mı meşruiyettir? Sorosçu Kavala ile terörist Demirtaş’a özgürlük istemek mi meşruiyettir? Kılıçdaroğlu anlatsın da dinleyelim, kafasının içindekilerini öğrenelim. Demokrasiyi sakatlayan, partisini küresel emperyalizme rehin bırakan Kılıçdaroğlu’nun neresi ve hangi siyasi eylemi meşrudur da bize meşruiyet ahkamı kesmektedir? Milli iradenin tayin ettiği iktidarın meşruiyetini tartışmaya açmak ancak ve ancak sokakların gürültüsünden, tank-palet seslerinden, statükocu çevrelerden, vesayetçi odaklardan medet uman bir demokrasi celladının hezeyanıdır. Türkiye’nin, gözü başka kaşı başka oynayan, kalbi başka dili başka söyleyen yalancı köksüzlerin hezeyan, hezimet, hüsran vaatlerine değil, hadim bir yürekle canını dişine takıp gece gündüz çalışan yürekli devlet ve siyaset insanlarına ihtiyacı vardır. İşte bu özelliklere haiz Cumhur İttifakı da dimdik ayaktadır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve kabinesi görevinin başındadır. Kılıçdaroğlu kendine baksın, işine baksın, her rüzgara yelken açmaya devam edip kaybettiği siyasi meşruiyet ve itibarını tekrar nasıl kazanacağını hesap etsin. CHP yoldan çıkmış, yozlaşmanın uçurum dibine çakılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı, kuru sıkı atan siyasi kadavralarla polemik yarışına girip de zaman kaybedecek kadar şaşkın ve şuursuz değildir. Biz milletimizin gerçek gündemiyle, ülkemizin hedefleriyle, bölgesel ve küresel gelişmelerle meşgul oluyoruz, zillet ittifakında buluşan partileri de Türk milletine havale ediyoruz. Milletimiz bu siyasi kötürümlere 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde hak ettikleri dersi vermişti, anlaşılan hala kafaları almamış, hala bana mısın demiyorlar. İnanıyorum ki, turpun büyüğü heybeden 31 Mart 2024 tarihinde çıkacak, zilletin de, rezaletin de, hıyanetin de defteri dürülecektir. Az evvel ifade ettiğim üzere, önümüzdeki siyasi gündem ve etaplarla ilgili ana başlıklar halinde stratejik değerlendirmelerimizi yaparak yolumuza kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Birinci gündem konumuz; depremin hasarlarını tümüyle onarmak, yaraları sarmak, yeni ve güvenli 650 bin konutu inşa ederek depremzedelere teslim etmektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 1 Ekim 2023 tarihinde, TBMM’nin açılışı münasebetiyle yaptığı konuşmadan da anlaşılacağı gibi, deprem bölgesinde kurulan 186 bin konteynerde 600 bine yakın vatandaşımız barınmaktadır. 1,3 milyon vatandaşımıza kira yardımı verilmektedir. Depremden etkilenen şehirlerimizin tekrar inşa ve ihyası maksadıyla bütün imkanlar devrededir. 200 bin konutun yapımına başlanmıştır. Depremzede vatandaşlarımız yalnız ve çaresiz değildir, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı hep yanlarındadır. Diyoruz ki, yaralar özenle sarılacak, güvenli bir gelecek kurulacaktır. Beklentisiz destekle kesintisiz hizmet sürecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, felakete uğrayan kardeşlerimizin dar zamanında tüm gücüyle yanlarındadır. İkinci gündem konumuz; sosyal ve ekonomik reformlarla toplumsal refah ve rahatlamayı daha da güçlendirmek, daha da genişletmek ve nihayet her kesime yaymaktır. Enflasyonla mücadelede başarılı sonuçlar alınmaktadır. Herkesin ortak şikayeti olan hayat pahalılığı günden güne tesirini kaybedecektir. Sayıları 16 milyonu bulan emeklilerimizin insanca ve huzur içinde yaşayacakları bir ücret düzeyine kavuşmalarından başka seçenek ise kalmamıştır. Emekli maaşlarındaki muhtemel iyileştirmeler, enflasyon üzerinde zam verilmesi, hatta zammın kök ücrete yansıtılması samimi dileğimiz ve beklentimizdir. Ayrıca küçük ölçekli iş yapan esnaflarımızla çiftçilerimizin prim yükünün hafifletilmesi, ev hanımlarına sigorta desteği sağlanması hususunda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Bu çerçevede küçük esnafın emeklilik gün sayısı aşağıya çekilmeli ve 7200’e indirilmelidir. Cumhuriyet’in 100’üncü yıldönümü şerefine memurlarımızdan işçilerimize, emeklilerimizden esnaflarımıza, çiftçilerimizden dar ve orta gelirli insanlarımıza varıncaya kadar sosyal ve ekonomik yönden hepsinin yüzünü güldürmek boynumuzun borcudur. Üçüncü gündem konumuz, terörle mücadeleyi mutlak bir başarıyla sonuçlandırıp bu kanlı döngüyü milletimizin ve ülkemizin gündeminden tamamıyla çıkarmaktır. Bildiğiniz gibi, 1 Ekim 2023 tarihinde, yani Meclis’in açıldığı gün, Kızılay’da bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı binalarının önüne kadar gelen teröristler bombalı saldırı girişiminde bulunmuşlardır. Bu hain saldırıda iki polisimiz yaralanmış, iki terörist imha olmuştur. Kahraman polislerimize, mesai arkadaşlarına ve aziz milletimize bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi bildiriyorum. Bölücü teröristlerin Kayseri’de şehit edip otomobilini gasp ettikleri Veteriner Teknikeri Mikail Bozlağan kardeşimize de Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, ailesine başsağlığı diliyorum. Terörü bütün inancımla lanetliyorum. Bu kanlı eylemi, “PKK’nın Ölümsüzler Taburu” isimli şerefsiz bir aparatının gerçekleştirdiği belli olmuştur. Terörün sonuç alması, Türkiye’ye geri adım attırması, haklı mücadeleyi sekteye uğratması asla, kata mümkün değildir. Bu haşaratların, bu insanlık defolarının, bu soysuzların inşallah kökü kurutulacaktır. Terörle huzur, terörle güvenlik, terörle insanlık arasında ikinci bir seçenek yoktur. Bölücü terör örgütü karşısında şaibeli ve şüpheli duruş sergileyen, canilere sahip çıkan veya onlardan medet uman kim varsa, durumunu tekrar gözden geçirmeli, hıyanetle çakışan yollarını derhal ve önşartsız ayırmalıdır. Elbette 1 Ekim tarihli terör saldırısının önü ve arkası süratle aydınlatılacak, teröristlerin Kayseri’den Ankara’ya nasıl geldikleri, yardım ve yataklığın kimler tarafından yapıldığı açıklığa kavuşacaktır. Esasen 1 Ekim saldırısı Türkiye’ye karşı yapılmıştır. Bu saldırıdan hemen sonra sosyal medyadan İçişleri Bakanlığı ekseninde maksatlı tartışmaların körüklenmesi, eski ve yeni bakanlar arasında fitne ve fesat üretiminin tahrik edilmesi Türkiye düşmanlarının değirmenine su taşıyan arsızlık ve ahlaksızlıktır. Tescilli FETÖ’cülerin özellikle Sayın Süleyman Soylu’ya iftira kuyruğuna girmeleri, bazılarının da görevdeki İçişleri Bakanı’nı kötülemeleri ülkemize kurulan zaman ayarlı bir tuzaktır. Üstelik emniyet teşkilatında tecrübeyle ve kahramanca görev yapan, fakat bir sebepten dolayı görevden alınan bazı isimler etrafında dedikodu kampanyasına tevessül edilmesi asla doğru ve hakkaniyetli bir uygulama da değildir. Terörle mücadeleyi cesaretle ve inanmışlıkla icra eden kamu görevlilerimizin itibarlarıyla ve mesleki onurlarıyla oynanması çok tehlikeli sonuçlara sebebiyet verecektir. Bu vatan için kim canını ortaya koyar diye sorulduğunda; sağına, soluna bakmadan, arkasını önünü kollamadan ben varım diyen vatan evlatlarına sahip çıkmak, üstlendikleri makam ve görevlerinde sabit tutmak milli güvenliğimizin kaçınılmaz bir gereğidir. Nefisleri ve ertelenmiş hesapları çatıştırarak devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek çok zordur. 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden sonra vatana ve millete fedakarlıkla hizmet eden evlatlarımızı darıltırsak, incitirsek, kırıp küstürürsek, Allah muhafaza, günü geldiğinde, ihtiyaç hasıl olduğunda sonu şehadet veya gazilik olan şanlı bir mücadele esnasında arasak bile hiç kimseyi bulamayız. Devlet yönetiminde duygusallık olmaz. Devlet yönetiminde ihmal olmaz. Devlet yönetiminde kahramana mükafat, haine cezadan başka bir şey olamaz. Terörle mücadelede deneyim kazanmış, ahlaken ve vicdanen milletine kendisini vakfetmiş kim varsa başımızın tacıdır, onların üzülmesi ve dışlanması çok sakıncalıdır. Dördüncü gündem konumuz; yeni, demokratik, kapsayıcı, mutabakata dayalı, milletimizin beklentilerine uygun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğasıyla uyumlu, yeniçağı kavrayan, Türk ve Türkiye Yüzyılının hukuki altyapısını kuran bir anayasayı ülkemize kazandırmaktır. Milliyetçi Hareket Partisi yeni anayasanın hazırlanmasında 100 maddelik teklif metniyle hazırdır. Toplumun her kesimi bu sürecin içinde olmalıdır. TBMM’nde temsil edilen siyasi partiler sorumluluktan kaçmak yerine, milletimizin taleplerine müzahir, yapıcı ve destekleyici tavır ve tutum içinde hareket etmelidir. Darbe anayasası Türkiye’ye layık değildir. Artık vakit gelmiştir. Kılıçdaroğlu’nun tek adamla anayasa olmaz çıkışı aymazlıktır, akılsızlıktır, ayıptır. Kaldı ki Türkiye’de tek adam sistemi falan diye bir şey yoktur. Bu uydurmanın anayasa hazırlığını istismar etmek ve minder dışına çıkmak için kullanıldığı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümünü yeni bir anayasayla taçlandırmak hem Milliyetçi Hareket Partisi hem de Cumhur İttifakı için ortak hedeftir. Beşinci gündem konumuz; adaletten sanata, sanayiden eğitime, ulaştırmadan sağlığa, spordan kültürel hayata, tarımdan teknolojiye, çevre ve iklim değişikliğinden kentsel dönüşüme, diplomasiden turizme, ekonomiden siyasete varıncaya kadar her alanda yeni yüzyılın ruhunu kavrayan ve aslında devam eden yapısal dönüşüm hamlesini hızlandıran, önümüzdeki yüzyılı Türkçe kuşatan bir milli stratejiyi el birliğiyle oluşturup olgunlaştırmaktır. Altıncı gündem konumuz; çevremizi samimi diyalog ve sağlam diplomasi imkanlarıyla barış kuşağı haline dönüştürmek, komşularımızla iyi ve dostane ilişkiler geliştirmek, Türk ve İslam dünyasıyla sıkı diyaloglar kurmaktır. Suriye ve Mısır ile temaslar memnuniyet vericidir. Sığınmacıların ülkelerine güvenli, gönüllü ve onurlu dönüşleri için bütün tedbirler eşzamanlı olarak alınmalıdır. Ülkemizde misafir ettiğimiz komşu ülke insanlarına cephe almak vatanseverlik değil, provokatörlüktür. Basra Körfezi ülkeleriyle, Irak ve Türkiye’nin ortaklaşa hayata geçireceği Kalkınma Yolu Projesi’nin Kasım 2023’te mutabakat metniyle tescil edilecek olması bir başka sevindirici gelişmedir. Bu sayede Güney Kafkasya’nın Basra Körfezi’ne, Basra Körfezi’nin de Türkiye ve Güney Kafkasya üzerinden Hazar Denizi’ne bağlanması muazzam bir sıçramaya yol açacaktır. Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika arasında ekonomi-ticaret-enerji koridorlarından birisi olan Orta Koridorun bağlantı noktası özelliğiyle de manevra alanını ve etkinlik sahasını takviye edecektir. 3 Kasım 2023 tarihinde Kazakistan’da yapılacak Türk Devletleri Teşkilatı Toplantısı’nda KKTC’nin gözlemci ülke olarak yerini alması, Kıbrıs Türklüğünün tanınmasında önemli bir eşik olacaktır. Tarihi ve kültürel birlikteliğin çatı kuruluşu olan Türk Devletleri Teşkilatı, Budapeşte’den Hazar’ın doğusuna uzanan köklü işbirliği ve kardeşlik hissiyatını pekiştirecektir. Bunun yanında, Zengezur ve Laçin Koridorlarının açılıp Türk dünyasının kucaklaşmasıyla bölgemize barış, istikrar ve huzur hakim olacak, tarih yeni baştan coğrafyayla kenetlenecektir. Iğdır ile Nahçıvan arasındaki Doğal Gaz Boru Hattı da ekonomik, ticari ve stratejik ilişkileri ortak tarih ve tek millet potasında daha da güçlendirecektir. Bu arada 19 Eylül 2023 tarihinde, Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlemiş olduğu antiterör operasyonunda şehit olan 192 kahraman neferimize Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, dost ve kardeş ülke Azerbaycan’a ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralı neferlerimize şifalar temennisiyle diyorum ki, Karabağ Türk’tür, Türk milletinindir, Azerbaycan’ın egemenlik alanı ve sonuna kadar da toprağıdır. Azerbaycan’ın siyasi ve toprak bütünlüğüne tartışmasız, hilafsız, önşartsız saygı duyulmalı, Karabağ üzerinde hiçbir muhasım güç hesap hatası yapmamalıdır. Sayın Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan arasında 5 Ekim 2023 tarihinde İspanya’da yapılacak görüşmenin hayırlara vesile olması içten beklentimizdir. Yedinci gündem konumuz da, 17 Mart 2024 tarihinde yapmayı planladığımız 14’üncü Olağan Büyük Kurultayımızla, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşecek olan Mahalli İdareler Genel Seçimidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak il ve ilçe kongrelerimizi büyük oranda tamamlayarak 14’üncü Büyük Kurultayımıza hazır hale geldik. Kongrelerimiz gayet huzurlu, sağduyulu, disiplinli, dengeli, katılım düzeyi yüksek, kardeşlik ve dava arkadaşlığı hukukuyla yapılmıştır. Bu vesileyle başta Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız olmak üzere, demokratik süreç içinde emeği geçen her arkadaşıma teşekkür ediyor, seçilen il ve ilçe başkanlarımızla yönetim kurullarını kutluyorum. Milliyetçi Hareket Partisi 31 Mart 2024 seçimlerine heyecan ve inanmışlıkla hazırlanmaktadır. Yerelde iktidar, ülkede istikrar için diyar diyar Anadolu diyoruz. Ayırmadan, ayrıştırmadan diyar diyar Anadolu diyoruz. Aklın yolu bir, genelden yerele birlik, ülkede yönetimde dirlik için Cumhur İttifakı’yla yürüyoruz. Merkezden yerele istikrarı bozmadan, umuda doğru yürümek için milletimizle gönül birliği yapıyoruz. İstikrar ve hizmet için, uyumlu yönetimle umutlu geleceğe ulaşmak için 31 Mart 2024’te zilletin kalan izlerini de silmek için serdengeçti bir yürekle çalışmanın azmindeyiz. Yönetimde istikrar, daha güçlü istikbal için çare Cumhur İttifakı’dır. Türkiye’nin yürütme ile yasama yapısı arasında tam bir dengenin tesisiyle birlikte, Cumhuriyet’in 110’uncu yıldönümü olan 2033’te temel meselelerini çözmüş, İstanbul’un fethinin de 600’üncü yıldönümü olan 2053’de Süper Güç seviyesine tırmanmış bir Türkiye hedefimizdir. Yaparsa Cumhur İttifakı yapacaktır. “Hep Birlikte Türkiye” inancıyla başaracak olan Cumhur İttifakı’dır. Son olarak diyeceğim şudur: FETÖ’cüler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ümit bağlamasın, siyasi figüranlarına güvenmesin, film festivallerinde dönen dolaplara aldanmasın; biz 15 Temmuz’u unutmadık, 254 şehidimizi unutmadık, gazilerimizi unutmadık, tepemizden yağan bombaları unutmadık, üzerimize sürülen tankları unutmadık, herkes bilsin ki unutursak kanımız kurusun, unutursak gök girsin kızıl çıksın. Bu düşüncelerle yeni yasama yılımızı bir kez daha tebrik ediyor, hepinize üstün başarılar diliyor, sizleri saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.”
– Yalçın, MHP Antalya İl Kongresinde Konuştu
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Antalya İl Başkanlığı Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada; Türk milliyetçiliğinin yarım asrı aşan süredeki dinamizmi, fikir birikimi ve sarsılmaz inanç esasları bugüne ışık olduğunu belirterek, “Dünün mayası, bugünün hamuruna kıvam ve ruh vermiştir.” Dedi. Geçmişten bu güne MHP üzerinde oynanan oyunlara ve parti içinde yer tutmaya çalışan art niyetli kişiler olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Bu davayı bir takım siyasi laboratuvar hamleleriyle bir başka şekle ve kıvama dönüştürmeye, bünyesini her kaba girebilecek akışkan hâle getirmeye kimsenin gücü yetmez.” Diye konuştu. 2024 yılı Mart ayında yapılacak olan mahalli seçimlerin önemine değinen Yalçın, konuşmasında şu ifadelere yer verdi; “Muhterem hazirun! Değerli dava arkadaşlarım! Öncelikle; Türkiye’nin küresel turizm markası hâline gelmesinde en büyük paya sahip illerden Antalya’da, il kongremiz vesilesiyle aranızda olmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum. MHP olarak; bir yandan il ve ilçe kongrelerimizi gerçekleştirme, diğer yandan da Yerel Seçimlere giden süreçte belirlediğimiz hedeflere yürüme gayretindeyiz. Kahramanmaraş merkezli depremlerin sarstığı 11 ilimizin; seçim çalışmaları sırasında her açıdan öncelikli konumda olduğu, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli tarafından defalarca dile getirilmiştir. Antalya’nın içinde bulunduğu turizm bölgeleri de 2024 Yerel Seçimleriyle ilgili MHP’nin hedef ittihaz ettiği yerler arasında bulunmaktadır. Bu bağlamda, turizm bölgelerindeki il ve ilçelerde yapacağımız saha çalışmaları, ortaya koyacağımız siyasi performans önem arz etmektedir. Sinesinden çıktığımız ve sahada kucaklaşıp halleşmekten daima şeref duyduğumuz Türk milleti, MHP’nin varlık sebebidir. Milletimizin bekasını, devletimizin temadisini temin için güttüğümüz milliyetçilik davası; hayat sürdüğümüz ve dünyanın daima ilgisini çeken bu güzel coğrafyada yaşanan büyük ve kutlu bir varoluş kavgasıdır. Bu büyük davayı sırtlayan MHP ve Ülkücü Hareket, 54 yıl zarfında destansı bir mücadele sergilemiş, bu uğurda da binlerce şehit vermiştir. Türk milliyetçiliğinin yarım asrı aşan süredeki dinamizmi, fikir birikimi ve sarsılmaz inanç esasları bugüne ışık olmuştur. Dünün mayası, bugünün hamuruna kıvam ve ruh vermiştir. Ne var ki MHP’nin temsil ettiği bu büyük siyasi hareketin şerefli mazisi ve bugün geldiği yer, çeşitli çevrelerce zaman zaman sorgulanmaya çalışılmaktadır. Bir dönem MHP ve Ülkücü Hareket’in saflarında hasbelkader bulunup sonradan tavır ve davranışlarında pişmanlık emaresi görülenler, geçmişi muahezeye cüret edenlerin başını çekmektedir. Bu gibiler; kendilerine huy, mizaç ve meşreplerince daha kolay, ucuz ve menfaatperest yollar aramışlardır. Bu gibiler, varisi ve sahibi olduğumuz büyük davanın mihnet, zahmet ve çilesini görünce dik duruş sergileyemeyenlerdir. Bu gibiler, acı çekmeye yüreği yetmeyen tatlı su milliyetçileridir. Ortaya koydukları karakter zaafları, onları dönekliğe, oportünizm ve revizyonizme sürüklemiştir. Bahse konu kimselerin Türk milliyetçiliğini tenkit etme arayışlarının sebebi, içine yuvarlandıkları açmaza uygun bir kılıf uydurmaktır. Oysa Türk milliyetçiliği; şahince bir duruş, kararlı ve caydırıcı bir varlık izharıdır. Türk milliyetçiliği; sabır ister, sebat ister, metanet ister, bağlılık ister, vefa ister, dürüstlük ister. Bu davayı bir takım zayıf kalıplara sokmaya çalışmak, ikiyüzlü maskelerle çirkinleştirmek kimsenin haddi değildir. Bu davayı bir takım siyasi laboratuvar hamleleriyle bir başka şekle ve kıvama dönüştürmeye, bünyesini her kaba girebilecek akışkan hâle getirmeye kimsenin gücü yetmez. Ülkücü kalmaya, milletinin değerlerini korumaya nefesi ve çapı yetmeyenlerin kurduğu siyasi oluşumları bekleyen, sadece hüsrandır. Mesela İP’in yaşadığı siyasi sarsıntı ve savrulduğu anaforlar, Türk milliyetçiliği davasına ihanet edenlerin hazin akıbeti hakkında yeterince fikir vermektedir. Şimdilerde bu partinin kendi başına hareket etme ve Yerel Seçimlere kendi adaylarıyla girme kararına da aynı gözle bakmaktayız. Özellikle Ankara ve İstanbul için bağlaşıklarına kapıları açık bırakan İP’in, CHP’nin adayları sahaya inince mürai mi sözünün eri mi olduğunu göreceğiz. İP sözcülerinin kamuoyunu aldatmaya matuf açıklamalarının bir cambazlıktan ibaret olduğuna, o vakit bir kez daha şahit olacağız. Ya önce İP’i sonra da öteki mikro partileri Meclise taşıyarak kendi ayağına kurşun sıkan, bölücülerin acentesi HDP’yle kader ortaklığından bir türlü vazgeçmeyen CHP’ye ne demelidir? CHP’de değişim kavramı etrafında şekillenen iç kavgalar, bu partide Jakoben kafanın hiç mi hiç değişmeyeceğini gözler önüne sermektedir. CHP’de demokrasi ve millî irade düşmanlığı bütün varlığıyla ömür sürmektedir. İttihatçı, suikastçı, husumetçi zihniyet; Atatürk’ten sonra bu partiyi ele geçirmiştir. İnsan hakları, demokrasi, özgürlük savunuculuğu kisvesine bürünerek uygulamada bunların tam tersi bir siyaset anlayışını seçmek, başını CHP’nin çektiği Türk soluna mahsustur. Aslında Jakobenizm, müdahalecilik, vesayetçilik Batı tipi siyaset anlayışının doğasında vardır. Türk solu, ideolojik açıdan alabildiğine Batıcıdır. Bu yüzden de emperyalizm tarafından istismara açıktır. Dayatmacı, tepeden inmeci, buyurgan, otoriter, sultacı ve Yassıadacı zihniyet, solun şuuraltına işlenmiştir. Bizans tipi entrikalara tevessül, demokrasiyi bulandırma veya sekteye uğratma çabaları bu yüzden sol partilerde fazlasıyla görülmektedir. Bilhassa CHP, altı okta yer alan kuruluş ilkelerine inat; Marksist, antidemokrat ve vesayetçi odakların esiri, bağımlısı olmuştur. Cumhuriyet’i kuran CHP’nin yerini Cumhuriyet’i parçalamaya çabalayan bölücü ihanet odaklarının iş birlikçisi, hadimi ve muhafızı bir teşekkül almıştır. Toplumsal barışın, kişisel hak ve hürriyetin boynuna inmiş giyotinden farksız olan Yassıada Mahkemelerinin, CHP’nin kanatları altında halka tattırdığı şiddetli demokrasi acısı, millet vicdanında halen tazeliğini korumaktadır. Ancak sivil ve askerî vesayet odaklarının demokrasimize müdahalede yarışıp dayanıştığı, siyasi engizisyon masalarının kurulduğu günler gerilerde kalmıştır. Milletimiz, kendi varlığına ve değerlerine yönelen saldırıların siyasi temsilcilerine artık hiçbir seçimde geçit vermeyecektir. 2024 Mart’ında yapılacak Yerel Seçimlerde de birlik ve bütünlüğümüze göz diken, bekamıza tuzak kuran, mahallemizde barış ve huzuru bozan oluşumlar sandığa gömülecektir. CHP’li Antalya Belediyesi, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde FETÖ propagandası içeren belgesel filmin seçkiye dâhil edilmesini desteklemiştir. Bölücü örgütleri desteklemek başka şey, sansür başka şeydir. MHP olarak, “Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın FETÖ’yü destekleme kepazeliğine karşı aldığı tavrı alkışlıyoruz. FETÖ’ye, FETÖ propagandasına omuz veren Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni şiddetle kınıyoruz. CHP, bunun bedelini 31 Mart 2024’te sandıkta ödeyecektir.”